23 Nisan 2016 Cumartesi

61. "Hz. İsa (haşa) lanetli miydi?"

61. "Hz. İsa (haşa) lanetli miydi?"

(Galatyalılar 3:13-14; Tesniye 21:23; Matta 27:38; Markos 15:27; Luka 23:33; Yuhanna 19:18)
İbrahim'e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaadedilen Ruh'u imanla alalım diye, Mesih uğrumuza lanetlenerek bizi Yasa'nın lanetinden kurtardı. Çünkü, "Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir" diye yazılmıştır. (Galatyalılar 3:13-14)

Bu soruyu soru 55'te cevaplamıştık. Sayın Yüksel'in "Hz. İsa Mesih'in lanetli olduğu iftirası" olarak tanımladığı olay aslında İncil sırrının odak noktasıdır! demiştik. İncil'in Matta, Markos, Luka ve Yuhanna diye bilinen ve İsa'nın hayatını kaydeden yazılarda en çok yer alan olay, İsa'nın çarmıh üzerinde ölümüdür. Sayısız ayet tarafından çok açık bir şekilde ifade edilen çarmıh bildirisi şüpheli bir gerçek değildir. Hatta Tevrat İsa'dan yüzyıllar önce O'nun böyle öleceğini bildirmişti (Bkz. soru 54). Öbür yandan Müslüman arkadaşlarımız, Kuran'ın tek bir ayetine, hatta manası çok tartışılan bir ayetine dayanarak İsa'nın ölmediği sonuca varıyorlar. Ne yazık ki çarmıhla ilgili bildiri, mahvolanlar için saçmalıktır. Çünkü kurtulmakta olanlar için, Mesih'in ölümü ve dirilişi Tanrı'nın gücüdür.

60. "Pavlus'un marifetleri"

60. "Pavlus'un marifetleri" 

 (Elçilerin İşleri 22:3-10; 9:26; 15:36-41; Galatyalılar 2:10-14)

Şimdiye kadar Sayın Yüksel bu kadar saçma sapan ve çelişkili bir soru sormamıştı. Tersine sorduklarının bazıları gerçekten iyi ve düşündürücüydü. Bu yüzden her bir soruya uygun ve tatmin edici bir cevap vermeye çalıştık. Bu soru ise ciddi bir cevabı hak etmiyor. Çünkü hepsi Sayın Yüksel'in uydurduğu kanıtsız iftiralardır! Eğer kuramına destek olarak Elçilerin İşleri kitabına başvuracaksa onu bir bütün olarak göstermeli. Çünkü hikayenin bütünü orada yazılıdır. Mektuplarından bu alıntıya bakalım:

"Beni güçlendirmiş olan Rabbimiz Mesih İsa'ya şükrederim. Çünkü beni sadık sayarak hizmetine aldı. Bir zamanlar O'na küfreden, küstah ve zalim biri olduğum halde bana merhamet edildi. Çünkü yaptıklarımı, bilgisizlikten ve imansızlıktan yaptım. Ama iman ve Mesih İsa'da olan sevgiyle birlikte Rabbimizin lütfu üzerime bol bol döküldü. 'Mesih İsa ' sözü, güvenilir ve her bakımdan kabule layık bir sözdür. Günahkârların en kötüsü benim. Ama Mesih İsa, kendisine iman edip sonsuz yaşama kavuşacak olanlara örnek olayım diye sınırsız sabrını öncelikle bende sergilemek için bana merhamet etti. Onur ve yücelik sonsuzlara dek tüm çağların Kralı olan ölümsüz, görünmez tek Tanrı'nın olsun. Amin!" (I. Timoteyus 1:12-17).

Burada gayet açık bir şekilde, Pavlus'u harekete geçirip yönlendirenin İsa Mesih'e olan sevgisi olduğunu görüyoruz. Eğer başka bir amacı olsaydı uğradığı sıkıntılara neden katlansın ki? Pavlus Mesih uğruna her şeyini kaybetti. Yaşamının büyük bir kısmını Roma hapishanelerinde geçirdi. Sayısız kere dayak yedi, çok kez ölümle burun buruna geldi. Yahudilerden beş kez otuzdokuzar kırbaç yedi. Üç kez değnekle dövüldü, bir kez taşlandı, üç kez deniz kazasına uğradı. Bir gece-bir gündüzü açık denizde geçirdi. Sık sık yolculuk etti. Irmaklarda ve haydutlar arasında, gerek soydaşları gerekse de diğer uluslar arasında tehlikelere uğradı. Şehirde, çölde, denizde ve sahte kardeşler arasında tehlikelere düştü. Emek verdi, sıkıntı çekti, çok kez uykusuz kaldı. Açlık ve susuzluğu tattı. Çok kez yiyeceksiz ve soğukta çıplak kaldı (Bkz. II. Korintliler 11:24-27). Sonunda Mesih uğruna idam edilerek öldü.

Bütün bunlara karşılık olarak ne aldı? Mesih'ten başka hiç bir şey! Öğrettiklerini gerçekten Mesih'ten almamış olsaydı bunlar o kadar mantıksız olurlardı ki...

Yüksel'in iddiasına göre "Pavlus neticede bazı sapık düşüncelerini Hristiyanlığa sokmayı başarmıştır." Halbuki Pavlus'un mektuplarında bulunan her öğretiş çekirdek şeklinde Mesih'in kendi sözlerinde de bulunmaktadır. Yeni olan bir şey öğretmemiştir ki! Ona verilen ayrıcalık bu sırları Tanrı'nın esiniyle ayrıntılı ve sistematik bir şekilde açıklamaktı. Şimdi kısaca Yüksel'e göre, Pavlus'un Hristiyanlığa sokmayı başardığı altı konuya gelelim:
1. Üçlübirlik öğretişi. Bu konu üzerinde ayrıntılı bir şekilde soru 48, 49, 51 ve 52'de zaten cevabımızı epey yazdık. Orada gördük ki hem Tevrat hem de İncil'in tümü, aynı gerçeği ortaya koymaktadır. Hatta bunu Pavlus'un mektuplarına çok az başvurarak gösterdik. Fakat Deedat'in iddialarında ilginç bir çelişki vardır. Bu soruda o, Pavlus'un Üçlü Birlik kavramını yaratıp Hıristyanlığa soktuğunu iddia ederken, "Allah Üçlük Allahı Mıdır?" (Soru 49) başlığı altındaki yazdıklarında Sayın Yüksel, bu doktrinin üç yüz elli yıl sonra ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Peki öyleyse Pavlus ne zaman yaşadı? Bu iki çelişkili iddia arasında hangisini tutacak?
2. Hristiyanlığın evrensel din olduğu öğretişi. Peki İsa'nın şu sözleri ne anlama geliyor ki? "Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin" (Matta 28:18-19).
3. İsa'nın günahlara kefaret kurbanı olmaya yeryüzüne indiği öğretişi. Gene İsa'nın kendi sözleriyle cevap veriyoruz: O, "İnsanoğlu... canını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldi" dedi (Markos 10:45). Ayrıca ölümünü simgeleyen kâseyi kastederek "bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır" dedi (Matta 26:28).
4. İsa'nın ölümden dirilip Babası'nın sağına oturacağı ve insanları yargılamaya geleceği öğretişi. Aynı şekilde İsa'nın Kendi sözlerini dinleyelim: "İsa, kendisinin Kudüs'e gitmesi, ihtiyarlar, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı" (Matta 16:21). Kendisinin insanları yargılayacağı konusunda da şöyle demişti: "İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsi O'nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, onları birbirinden ayıracak." (Matta 25:31-32). İsrail'in Yüksek kurulu önünde yargılanırken kendisine sorulan "Söyle bize, Tanrı'nın Oğlu Mesih sen misin?" sorusuna İsa, "Söylediğin gibidir" karşılığını verdi. "Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu'nun, kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz." dedi (Matta 26:63-64).
5. Kurtulmak için sünnet olmanın gereksiz olduğu öğretişi. Sünnet, İsrail oğullarına verilen antlaşmanın işaretiydi (Bkz. Tekvin 17 ile Çıkış 12:48). İsa Mesih, sünnetsiz olan Romalı yüzbaşının imanı hakkında "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "ben İsrail'de böyle imanı kimsede görmedim. Size şunu söyleyeyim, doğudan ve batıdan birçok insan (sünnet olmadan!) gelecek, Göklerin Egemenliğinde İbrahim, İshak ve Yakup'la birlikte sofraya oturacaklar" (Matta 8:10-11).
Ayrıca bu konuda Pavlus ve diğer havariler sadece Tevrat'ta yazılan şu gerçeği vurgulamaktaydılar: "
"Yüreklerinizin gulfesini sünnet edin, artık sert enseli olmayın." (Tesniye 10:16)
"Allahın RABBİ bütün yüreğinle ve bütün canınla sevmek için yaşıyasın diye, Allahın RAB senin yüreğini ve zürriyetinin yüreğini sünnet edecek." (Tesniye 30:6)
Yani önemli olan bedensel sünnet değil "yüreksel" veya ruhsal sünnettir. Sünnetlilik veya sünnetsizlik yürekle ilgilidir.
Rabbimiz bunu Pavlus'un aracılığıyla şöyle açıklamaktadır: "Mesih'in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı benliğinizden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O'nda sünnet edildiniz... Siz suçlarınız ve benliğinizin sünnetsizliği yüzünden ölüyken, Tanrı sizi Mesih'le birlikte yaşama kavuşturdu. Bütün suçlarımızı O bağışladı" (Koloseliler 2:11, 13).
Bu yüzden de Pavlus değil, Kudüs'te toplanan bütün havarilerle ihtiyarlar, Kutsal Ruh'un yönlendirilmesiyle Yahudi olmayan Mesih İnanlıları'nın sünnet edilmesinin gerekmediği kararına vardılar (Bkz Elçilerin İşleri 15:1-34).
6. Domuz etinin yenebileceği öğretişi. Aslında Musa'nın Yasasına göre sadece domuz eti değil birçok hayvanın eti yenemezdi (Bkz. Levililer 11). Bu konuda elçiler arasında ilk önce Pavlus değil, Petrus Rab'den buyruk aldı (Bkz. Elçilerin İşleri 10). Fakat bir kez daha görüyoruz ki bu gerçek de İsa'nın öğretişinden kaynaklandı: "'Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şeyin onu kirletemeyeceğini anlamıyor musunuz? Dıştan giren, insanın yüreğine değil, midesine gider, oradan da ayakyoluna atılır.' İsa (Pavlus değil!) bu sözlerle, tüm yiyeceklerin temiz olduğunu bildirmiş oluyordu" (Markos 7:18-19)
Son olarak Sayın Yüksel, "Pavlus'un Havarilerinden Petrus ve 70'lerden Barnaba ile şiddetli münakaşaları vardır" diye yazmaktadır (Deedat ile Yüksel, Kitab-ı Mukkades Allah Sözü müdür?, s. 158). Halbuki Petrus, Yuhanna ve diğer havariler, mektuplarında, Pavlus'un öğretilerini tamamen doğrulamaktadırlar. Hatta Petrus ikinci mektubunda, Pavlus'un yazdıkları hakkında (ve Sayın Yüksel gibi Pavlus'un aleyhine uğraşan kişiler hakkında!) şöyle yazmıştır:
"Sevgili kardeşimiz Pavlus'un da kendisine verilmiş olan bilgelikle size yazdığı gibi, Rabbimizin sabrını kurtuluş fırsatı sayın. Pavlus, bütün mektuplarında bu konulardan böyle söz eder. Mektuplarında güç anlaşılan bazı yerler var ki, bilgisiz ve kararsız kişiler, diğer kutsal yazıları olduğu gibi, bunları da çarpıtarak kendi yıkımlarını hazırlıyorlar. Bu nedenle, sevgili kardeşlerim, ilke tanımayan kişilerin sapıklığıyla sürüklenip kararlılığınızdan sapmamak için bunları önceden bilerek sakının." (II. Petrus 3:15-17).
Bu sözlere dikkat edelim.

59. "Hz. İsa'nın vazettiği İncil hangisidir?"

59. "Hz. İsa'nın vazettiği İncil hangisidir?"

İsa tüm kent ve köyleri dolaştı. Buralardaki havralarda ders veriyor, Göksel Egemenliğin müjdesini duyuruyor."(Matta 9:35)      Göksel Egemenliğin bu müjdesi tüm uluslara bir tanıklık olmak üzere bütün dünyada duyurulacak, ve son o zaman gelecektir. (Matta 24:14)        Yahya'nın tutuklanmasından sonra İsa, Tanrı'nın müjdesini duyura duyura Celile'ye gitti. "Zaman doldu" diyordu, "Tanrı'nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin, Müjde'ye inanın!" (Markos 1:14)           İsa onlara şöyle buyurdu: "Bütün dünyaya gidin, Müjde'yi bütün yaradılışa duyurun. (Markos 16:15)            O günlerden birinde, İsa tapınakta halka ders verip Müjde'yi duyururken... (Luka 20:1)
"İncil" veya "Müjde" İsa Mesih'in Kendisidir diye ısrarla tekrarlıyoruz18 (Bkz. VII. Bölüm: İncil mi İnciller mi?). Öyleyse Kendisini mi vazediyordu? Gerçek anlamda evet! İnsanlara Kendini dünyanın kurtarıcısı olan Mesih olarak sunuyordu. Sayın Yüksel'in verdiği örneklerde İsa'nın sürekli "melekûtun İncili"ni (Tanrı'nın egemenliğinin müjdesi) duyurduğunu görüyoruz. O mükemmel egemenlik artık onlara yaklaşmıştı, çünkü Kendisi o krallığın kralıydı. İşte müjde buydu. Yazılı İncil veya Yeni Ahit dediğimiz kitap, Tanrı'nın esiniyle İsa'nın Kendisi olan bu müjde'nin değişmez kaydıdır.
İsa halkla konuşurken büyük bir olasılıkla İbranice veya halkın dili olan Aramice konuşurdu. Fakat bu sözlerinin kalıcı kaydı Tanrı'nın bilgeliğiyle o zamanki dünya dili olan Grekçe olarak yazıldı. Bizim için en esaslı sorun ise müjdenin bize hangi dilde ulaştığı değil ama onu anlayıp anlayamadığımız, yaşayan Mesih'e yürekten iman edip etmemiş olmamızdır.

58. "Cehennem ateşi var mıdır?"

58. "Cehennem ateşi var mıdır?"

(Matta 5:22; 10:28; Mar. 9:47-49; Esin. 14:11; 20:10; 21:8)
Elbette ki, vardır! Sayın Yüksel'in bu soruda hitap ettiği "Yehova Şahitleri" birçok konuda oldukları gibi bu konuda çok hatalıdır.
Ama bu konuda çok yaygın bir yanılgıya dikkat edelim. Birçok iyi niyetli Müslüman arkadaşımız da boş bir ümide sarılmış bulunmaktadır. Şöyle düşünüyorlar, "öldükten sonra nasıl olsa cehenneme gidip yaptığım günahların cezasını çekeceğim. Fakat bir Müslüman olarak yaşarsam, koşulan şartlarını yerine getirmekte fazla başarısız değilsem, bu cezayı çektikten sonra oradan çıkıp cennete gideceğim." Bu çok tehlikeli bir düşüncedir, çünkü Kutsal Kitap'a göre kimse cehennemden asla çıkmayacaktır. Sayın Yüksel'in örnek verdiği yukarıdaki ayetlere bakılırsa şöyle ifadeleri buluruz:
"Tanrı gazabının kâsesinde saf olarak hazırlanmış Tanrı öfkesinin şarabından içecektir... Çektikleri işkencenin dumanı sonsuzlara dek tüter." (Esinleme 14:10-11)
İsa şöyle uyardı, "Benim O olduğuma iman etmezseniz, günahlarınızın içinde öleceksiniz... Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz... Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez." (Yuhanna 8:21, 24; 14:6). Yani bu hayattayken İsa'nın aracılığıyla kurtulmazsak günahlarımızın içinde ölürüz. Böyle ölürsek asla kurtulamayacağız. Asla cennete gidemeyeceğiz.
İsa Mesih, dirileceklerin hepsini iki gruba ayırdı: "Mezarda olanların hepsinin Rab'bin sesini işitecekleri saat geliyor. Ve onlar mezarlarından çıkacaklar. İyilik etmiş olanlar yaşamak, kötülük yapmış olanlar yargılanmak üzere dirilecekler" (Yuhanna 5:28-29).
İncil'de böylesine kurtulmamaş ve yargılanmak üzere dirilecek olanların sonucu şöyle açıklanmaktadır:
"Büyük, beyaz bir taht ve tahtın üzerinde oturanı gördüm. Yer ve gök O'nun önünden kaçtılar ve yok olup gittiler. Tahtın önünde duran büyük küçük, bütün ölüleri gördüm. Sonra bazı kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler, kitaplarda yazılanlara bakılarak kendi yaptıklarına göre yargılandı. Deniz, kendisinde olan ölüleri, ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri, kendi yaptıklarına göre yargılandı. Ölüm ve ölüler diyarı, ateş gölüne atıldı. İşte bu ateş gölü, ikinci ölümdür. Adları yaşam kitabında yazılmamış olanların hepsi, ateş gölüne atıldı"
(Esinleme 20:11-15).
Cennetten söz ederken de şöyle açıklar: "Oraya murdar (günahtan arındırılmamış) hiçbir şey, iğrenç ve aldatıcı işler yapan hiç kimse asla girmeyecek; yalnız adları Kuzu'nun yaşam kitabında yazılı olanlar girecektir" (Esinleme 21:27).
Değerli okuyucu, sizin isminiz Tanrı'nın Kurban Kuzusu olan Mesih'in yaşam kitabında yazılı mı?

57. "Hz. İsa, geleceğe ait haberinde yanıldı mı?"

57. "Hz. İsa, geleceğe ait haberinde yanıldı mı?"

İsa onlara, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda, siz, evet ardımdan gelmiş olan sizler, on iki tahta oturup İsrail'in on iki oymağını yargılayacaksınız.(Matta 19:28)
Onikilerden biri olan Yahuda geldi. Yanında, başkâhinlerle halkın ihtiyarları tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı büyük bir kalabalık vardı. İsa'yı ele veren Yahuda, "Kimi öpersem, İsa O'dur, O'nu tutuklayın" diye onlarla sözleşmişti. Dosdoğru İsa'ya gidip, "Selam, Rabbî!" diyerek O'nu öptü.(Matta 26:47-49)

Hayır, yanılmadı. Sayın Yüksel bu soruda İsa'nın, tahtlara oturacak olan on iki havarisinin arasına kendisini ele verecek olan Yahuda'yı da dahil ettiğini ileri sürmektedir. Fakat Elçilerin İşleri 1:15-26'yı okuyacak olursa orada Yahuda'nın İsa'yı ele vereceğini Kutsal Yazılarda önceden belirtildiğini görecektir. Bu ihanet hiçbir zaman O'na süpriz değildi. Söz konusu olan tahtlara kimin oturacağını biliyordu. Ayrıca orada görecek ki Matiya, Yahuda'nın yerine seçildi ve böylece Rab'bin yönetimiyle yine on iki elçi oldu.

56. "Hristiyanlık barışçı mı?"

56. "Hristiyanlık barışçı mı?"

Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Ben barış değil, kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben oğulla babasının, kızla annesinin, gelinle kaynanasının arasına ayrılık sokmaya geldim. (Matta 10:34-35)
"Ben dünyaya ateş yağdırmaya geldim. Keşke bu ateş daha şimdiden alevlenmiş olsaydı! Katlanmam gereken bir vaftiz var. Bu vaftiz gerçekleşinceye dek nasıl da sıkıntı çekiyorum! Yeryüzüne barış getirmeye mi geldiğimi sanıyorsunuz? Size hayır diyorum, ben ayrılık getirmeye geldim. Bundan böyle bir evde beş kişi, ikiye karşı üç, üçe karşı iki bölünmüş olacak. Baba oğluna karşı, oğul babasına karşı, anne kızına karşı, kız annesine karşı, kaynana gelinine karşı, gelin kaynanasına karşı olacaktır." (Luka 12:49-53)
Oradakiler bu sözleri dinlerken İsa konuşmasını bir benzetmeyle sürdürdü. Çünkü Kudüs'e yaklaşmıştı ve onlar, Tanrı'nın Egemenliğinin hemen ortaya çıkacağını sanıyorlardı. Bu nedenle İsa şöyle dedi: "Soylu bir adam, kral atanıp dönmek üzere uzak bir ülkeye gitmiş...
'Üzerlerine kral olmamı istemeyen bu düşmanlarıma gelince, onları buraya getirin ve gözümün önünde kılıçtan geçirin!'"
İsa, bu sözleri söyledikten sonra... (Luka 19:11-27)
Evet, Mesih İnancı insanlara gerçek anlamda barış ve esenlik getiricidir. Bununla birlikte Mesih İnancı insanları birbirinden ayırabilir. Bu iki demece bakalım.
Fakat önce burada okuyucularımıza şu önemli gerçeği hatırlatmak zorundayız:. Mesih adına yapılan birçok şeyin, gerçek Mesih İnancı ile hiç alakası yoktur. Bunların iki çirkin örneği, "Haçlı seferleri" ve "Engizisyon" olarak bilinir, ve İsa Mesih adına yapılan korkunç kötülüklerdir!
Şimdi devam edelim:. İlk önce bu inanç insanlara gerçek anlamda barış ve esenlik getiricidir dedik. Çünkü Mesih İnancı, Tanrı'yla barışmaya yol açan esenlik bildirisidir. "Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı" (II. Korintliler 5:19). "Yaptığınız kötülükler yüzünden bir zamanlar düşünüşünüzde Tanrı'ya yabancı ve düşmandınız. Şimdiyse Mesih, sizi Tanrı önüne kutsal, lekesiz ve kusursuz olarak çıkarmak için öz bedeninin ölümü sayesinde sizi Tanrı'yla barıştırdı" (Koloseliler 1:21-22). Böylece Mesih'e olan imanla aklanan kişi Mesih sayesinde Tanrı'yle barışmış oluyor.
Ondan sonra Müjde, Mesih İnanlılarının sevgi ve barış içinde yaşamalarını sağlayacak güçtedir. Mesih, "Ne mutlu barış sağlayanlara" ve "Düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin" dedi (Matta 5:9, 44). "Hiç kimseye kötülüğe karşı kötülük etmeyin. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin. Mümkünse, Elinizden geldiği kadar bütün insanlarla barış içinde yaşayın. Kendi öcünüzü kendiniz almayın; bunu Tanrı'nın gazabına bırakın... Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen." (Romalılar 12:17-21). Müjde'nin getirdiği barış düzeni budur.
Ancak bu, müjdeye uymayanlar ile uyanlar arasında tam bir ayrılık açılıyor. Çünkü henüz günahları içinde bulunan kişi ister istemez Tanrı'nın düşmanıdır. İnanan ise Mesih sayesinde Tanrı'nın "dostu" ve "çocuğu"dur. Sayın Yüksel'in gösterdiği ayetler bunu açıklamaktadırlar. Matta 10:34-35'i dikkatle okuyacak olursak İsa'nın getirmeye geldiği "kılıç"ın ne olduğunu göreceğiz: "Kılıç getirmeye geldim" ifadesi "ayrılık koymaya geldim" ifadesiyle yorumlanmaktadır. Yani bu sözde "kılıç" demek, ayrılık demektir. Kendisi dünyayı, hatta aileleri bile ikiye bölmeye geldi. İnsanları bu kötü çağdan kurtarmak için onların günahlarına karşılık kendini feda etti. Artık insanlar arasına ayrılık getiren mihenk taşı budur. Yol Mesih'te ikiye ayrılır. İsa, "Benden yana olmayan bana karşıdır. Benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir" demiştir (Matta 12:30).
İsa'nın Luka 19:27, 28'deki sözüne gelince, aynı şeyi görüyoruz. Ama daha önce Sayın Yüksel'in alıntı alma şekline dikkatiınizi çekmek istiyoruz. Ayetleri öyle bir şekilde kesmiştir ki olayı bilmeyen okuyucu İsa'nın, öğrencilerine, Kendisine karşı direnenleri Kendi önünde öldürmelerini emrettiğini sanabilir! Halbuki İsa burada ancak bir benzetme yapıyordu!
Yine de gerçek şudur: Mesih'in egemenliğine boyun eğmek istemeyenlerin hepsi "yargı gününde O'nun varlığından ve gücünün yüceliğinden uzak kalarak sonsuza dek mahvolma cezasına çarptırılacaklar"dır (II. Selanikliler 1:9). Fakat şuna çok dikkat etmek gerek ki, biz değil, Rab'bin Kendisi böylelerini cezalandıracaktır. Kutsal Kitap insanlara karşı kaba kuvvete başvurmamıza izin vermemektedir. "Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek" diyen İsa Mesih (Matta 26:52) günahkârlara karşı değil yalnız günaha karşı savaşmamızı buyuruyor.
Haksızlıkla idam edilmek üzereyken O şöyle konuştu: "Krallığım bu dünyadan olsaydı, yandaşlarım, Yahudilere teslim edilmemem için savaşırlardı. Oysa benim krallığım buradan değildir" (Yuhanna 18:36). Savaşımız et ve kana karşı değil, ruhsal güçlere karşıdır. Savaşımızın silahları da dünyasal silahlar değil kaleleri yıkan Tanrısal güce sahip silahlardır: "Gerçek kemeri", "doğruluk zırhı", "esenlik müjdesini yayma hazırlığı ayakkabıları", "iman kalkanı", "kurtuluş miğferi" ve "Tanrı Sözü olan Ruh'un kılıcı"dır (Efesliler 6:12-17). Ellerimizde doğruluğun bu "silahlar"ıyla Tanrı bilgisine gururla karşı duran her engeli yıkabiliyoruz. İnsanlara gerçek özgürlükle esenliğe kavuşma fırsatını sağlayabiliriz.

55. "Peygamberlere yapılan çirkin iftiralar"

55. "Peygamberlere yapılan çirkin iftiralar"

Tekvin 9:20-26; 19:30-36; 20:2-11; 26:6-10; 27:19-36; 29:16-30; 31:19-35
Çıkış 32:1-6;
Yuhanna 2:1-4;
Galatyalılar 3:14)
Bu soruya da daha önce cevapladık (Bkz. s. 98-101). Kutsal Kitap'ta bulunan en önemli ve acı gerçeklerden biri herkesin günah işlediği ve Allah'ın yüceliğinden yoksun kaldığı gerçeğidir (Bkz. Romalılar 3:23). Hz. Süleyman şöyle dedi: "suç etmeyen adam yoktur" (I. Krallar 8:46). İlk atamız Âdem'den bugüne kadar dünya tarihinde günah işlememiş olan kimse yoktur. Bu gerçek bütün peygamberleri de içermektedir. Tüm insanlıkta tek bir istisna vardır. O da İsa Mesih'tir. O'nun hakkında Kutsal Yazıların değişmez tanıklığı şöyledir:
"O günah işlemedi, ağzından hileli bir söz çıkmadı" (Yeşaya 53:9)
"Günahı bilmeyen Mesih" (II. Korintliler 5:21)
"Kutsal, suçsuz, lekesiz, günahkârlardan ayrılmış" (İbraniler 7:26)
"Kendisinde günah olmadığını biliyoruz" (I. Yuhanna 3:5)
Bütün insanoğulları arasında yalnız İsa "hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir?" diye meydan okuyabilendir (Yuhanna 8:46). Sayın Yüksel'in "Hz. İsa Mesih'in lanetli olduğu iftirası" olarak tanımladığı olay, aslında İncil sırrının odak noktasıdır! O neden lanetli oldu? İncil'in şu sözleriyle açıklayalım: "Mesih bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak, doğru olmayanlar uğruna, günahlara kurban olarak ilk ve son kez öldü" (I. Petrus 3:18). Ya da şu sözleriyle: "Tanrı, Mesih sayesinde kendisinin doğruluğu olalım diye, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah yaptı!" (II. Korintliler 5:21). Sonuç olarak bu söz, Mesih'e yapılan bir iftira değildir. Ama şüphesiz her insanı suçlayan acı bir gerçektir.
Kutsal Kitap çok gerçekçidir. Günahlı halimizi açık açık ortaya koyuyor. Allah'a inananlar ve hatta peygamberler arasında bile günah işlendiği zaman olup bitenler, onlar gibi suç işlemememiz için bize ibret olsun diye Kutsal Kitap'ta yazıldı.
Kutsal Kitap, günahlarını ortaya koyduğu inanlıları aynı zamanda bize iman örnekleri olarak da göstermektedir. Bu nasıl olabilir? Burada çok önemli bir ilke var: Tanrı'nın, kişiyi bir alanda onaylaması, onu her alanda onayladığı anlamına gelmez. Örneğin, Kutsal Kitap'a göre Tanrı, kendisine iman ettiği için İbrahim'i aklanmış saydı (Tekvin 15:6). Fakat bu, Tanrı'nın İbrahim'in yalan söylemesini onayladığı anlamına gelmez! Hepimizin olduğu gibi İbrahim'in de günahlarından arındırılması gerekiyordu. İbrahim, Tanrı'nın saptadığı "imanla aklanma" yolunun en büyük örneğidir. Nuh, İshak, Yakup, Davut ve diğer peygamberler birer iman örneğidirler. "Atalarımız imanla Tanrı'nın beğenisini kazandılar... bu kişilerin hepsi, ölünceye dek imandan ayrılmadılar. Vaadedilenlere kavuşamamış, ama bunları uzaktan görüp selamlamış olarak yeryüzünde yabancılar ve konuklar olduklarını açıkça gösteriyorlar" (İbraniler 11:2, 13).
Gerçek şudur ki peygamberlerin hepsi Tanrı'nın Mesih'te gerçekleştireceğine söz verdiği o vaade ümit bağladılar. Doğru ve iman dolu yaşamlar sürdürdükleri halde hepsi günah işledi ve Tanrı'nın merhametine sığınmak zorunda kaldılar. Aslında inanlı kişi Tanrı'ya ne kadar yaklaşırsa kendini o kadar murdar ve günahlı hisseder.
Bu yüzden Kutsal Kitap'ta Tanrı'nın kullanmaya razı olduğu peygamberlerin işledikleri suçları bulmak bizi şaşırtmamalıdır. Daha esaslı bir sorun var: Peygamberler bir yana biz kendimizi günahlı görüyor muyuz? Ölümcül olan günah hastalığından kurtulmak için ilk önce "Doktor"un koyduğu teşhisi kabul etmek gerektir.