4 Mayıs 2021 Salı

Doktor Soares, Rab’bin çağrısını almamış birinin hizmeti gelişir mi?

Doktor Soares, Rab’bin çağrısını almamış birinin hizmeti gelişir mi?

Sadece hizmet anlamında değil doğal anlamda da gelişmek önemlidir. Çünkü vaaz verme sanatında usta olan birisi benden daha iyi vaaz verebilecek yetenekli bir aktör olabilir. Gerçekten çok yetenekli olabilirler ama eğer meshedişle bunu yapmıyorlarsa o zaman bunun ne anlamı olur? Benlikten doğan benliğe aittir. Belki çok iyi konuşan çok başarılı bir avukat gelip kürsüde konuşabilir ve herkes hayranlıkla onu dinleyebilir. Ama insanlar hiçbir şey öğrenmezler. O halde neden çağrılmadığımız bir işi yapalım? Eğer Rab sizi çağırdıysa kendinizi hazırlayın. Rab size her seferinde daha fazlasını öğretecek ve Rab’bin işinde gelişeceksiniz. O zaman yaptıklarınız boşa gitmeyecek.

GEÇMİŞ TUTKULARINIZA KAPILMAYIN

GEÇMİŞ TUTKULARINIZA KAPILMAYIN

“Söz dinleyen çocuklar olarak, bilgisiz olduğunuz geçmiş zamandaki tutkularınıza uymayın.” (1. Petrus 1:14)


Rab’bin çocukları tek bir kategoriye aittir: Söz dinleyen çocuklar. Kullarından biri O’nun Sözü aracılığıyla söylediklerine kulak vermediğinde bu niteliğini kaybeder. Bazıları kilisede kalmaya ve ibadetlere katılmaya devam eder, ama bu tek başına yardımcı olmaz. Tövbe edilene ve Rab’be dönülene dek Rab ile arasındaki paydaşlık bozulacaktır. Kilise ibadetlerine sadece Rab’bin evinin sağladığı iyi atmosfere alışkın olduğu gibi katılmaya devam edenler de vardır; ama bu davranışları sadece alışkanlığa dayandığı için Rab’bin varlığını hissedemezler.

Rab’bin gerçek kilisesi Yüce Rab’be ruhta ve gerçekte hizmet eden insanlardan oluşur. Bu yüzden O’nun söylediğini dinlemeyi reddedenler Mesih’in bedeninin bir parçası olamazlar. Kurtarıcı bizi bu günahkar dünyadan çıkartmak, Tanrısal insanlara dönüştürmek, benliğin tüm tutkuları üzerinde bize zaferimizi vermek için kendini feda etti. Ama böyle tutkuların hayatının üzerinde egemenlik kurmasına izin verenler Rab’bin insanlık için olan planına karşı gelmiş olurlar ve bu yüzden Rab ile yürümeye devam edemezler.

Mesih’in bedenine ait olmadığımızda tutkularımız dizginlenemez çünkü Kutsal Yazılar’ın sağladığı bilgiden mahrumuzdur. Ama Rab’bin ışığıyla aydınlandığımızda temiz suda yıkanırız; bu su Rab’bin Sözüdür. O zaman hoş olmayan tüm hislerden kurtuluruz. Bundan sonra bile bazen şeytan bizi ayartabilir çünkü onun tek isteği bizi yoldan çıkarmaktır. Üzücü olan şu ki bazı insanlar bir süre boyunca Yüce Rab’be kulluk etmiş olmalarına rağmen sonra Şeytanın yalanlarına kanıyor. Ondan sonra her geçen gün kilisede kalma istekleri azalıyor çünkü bozuk olan yürekleri Rab’bin evinde ‘kusurlar’ bulmak için uğraşıyor.

Yeniden doğarak Rab’de ışık oluyoruz (Efesliler 5:8). Bu yüzden buna uygun olarak yürümeli, bu niteliğimizi yitirmemeli, akıllarını kaybedip benliğin tutkularına ve günahlara köle olanlar gibi yaşamamalıyız. Bu yüzden bizim için Rab’bin mesajı geçmişte duyduğumuz tutkulara teslim olmamamızdır. Artık karanlık dönemimizde yaşamıyoruz, ruhlarımızın gözleri açılmıştır. Babamızı hoşnut edecek şekilde yürümek artık sorumluluğumuzdur.

Kardeşlerim, benliğin tutkularına geri dönmeyin; iyi niyetlerle dolu olun ve İsa’yı kabul ettiğinizden beridir sizi saran kutsallığa sıkı sıkıya bağlı kalın. Rab’bin adını yüceltmek için ne yapmanız gerektiğini bilmek için Yücelerden gelenlere odaklanın (Koloseliler 3:2). Bu şekilde geçmişte sizi tutsak eden ayartılar artık size ulaşamayacaktır. Artık yeni bir varlıksınız ve bu yüzden şeytanın sizi rahatsız etmesine izin veremezsiniz. Bilge olun ve özgür yaşayın!

İsa’nın sevgisiyle,

Doktor Soares

ETKİLİ VE GEREKLİ AZAR

ETKİLİ VE GEREKLİ AZAR

“Ama İsa Petrus’a dönüp, “Çekil önümden, Şeytan!” dedi, “Bana engel oluyorsun. Düşüncelerin Tanrı’ya değil, insana özgüdür.” (Matta 16:23)


Rab’bin geri adım atacağını düşünmek imkansızdır. Birisine yardım etmek ya da kendi işini yapmak söz konusu olduğunda Rab bunu mutlaka yapar. Ancak İsa’nın Petrus’u azarlaması bize geri dönüp yanlış olan bir şeyi düzeltmemiz gereken durumlar olacağını öğretir. Söz doğru kişilerin iman gereği olmadıkça geri adım atmayacaklarını söylemiştir. Eğer bir gün söylediğiniz bir sözde ya da verdiğiniz uygunsuz bir kararda aşırıya kaçtığınızı fark ederseniz, bir kişi için kefil olmuş olsanız bile geri dönüp hatanızı düzeltmekte tereddüt etmeyin. Hayatımız boyunca borçlu olmaktansa sonradan bir şeyden soğumak daha iyidir.

Petrus önce aydınlanmış, fakat sonra azarlanmıştı. Rab ona çok özel bir sırrı açıklamıştı çünkü kimse İsa’nın kim olduğunu bilmiyordu. Öğrencilerine insanların kendisi hakkında ne söylediğini sorduğunda Rab, Petrus’tan “sen yaşayan Rab’bin oğlu Mesih’sin” cevabını almıştı (a. 16). İsa bunun üzerine balıkçı Petrus’a bu sırrı açıklayanın insan olmadığını söylemişti (a. 17-18).

Burada verilen ders şu ki Rab’bin kulları da şeytan tarafından kullanılmaya müsaittir. Hatta düşmanın isteğinin kontrolü altında olduğumuz karanlığın egemenliğinden alınmış olmamıza rağmen, Kutsal Ruh ile doldurulmuş olmamıza rağmen, hala aldığımız esinlerin kaynağına dikkat etmezsek düşmanın istediğini söyleyebilir ya da yapabiliriz. Petrus İsa’ya başına geleceklerle ilgili bir tavsiye verince Rab onu azarlamıştı.

İsa elçiyi azarladı çünkü bu ona bir hakaretti. Biz de Rab’bin işinde işlediğimiz tüm suçların şeytanın esiniyle olduğunu anlayabiliriz. Yalanlar, sadakatsizlik, yanlışlar, tüm bunlar düşmandan gelir. Düşmandan sakınmanın en iyi yolu Rab’bin isteğini Sözünde açıkladığına göre yapmaktır.

Bir insanın şeytan tarafından kullanıldığının işaretlerinden biri de bu kişinin Rab’bin planına karşı bir şeye onay vermesi ya da onu tavsiye etmesidir. Kilise Konstantin’in fermanından sonra böyle bir şey yapmıştı. Kilisenin gidişatı Rab’bin çağrısını almamış ve yeniden doğmamış insanların kontrolü altına girmişti. Rab’bin halkının yaşadığı acıların intikamını almak için dünyasal güç kullanmaya karar verdiler, birçok farklı öğreti uydurdular, akıl almaz seçimler yaptılar ve hem Rab’bi, hem de onun Kutsallığına utanç getirdiler.

Kısacası insanın Rab’bin işine aykırı olarak yaptığı her şeyin esini şeytandan gelir. Düşmandan ne gelirse gelsin, bunlar ne kadar faydalı görünürse görünsün, her zaman son derece zararlı olacaklardır. Egemenlikle ilgili yalnızca Rab’den gelen şeyler kabul edilmelidir.

İsa’nın sevgisiyle,

Doktor Soares

ŞEYTANIN HİLELERİ

ŞEYTANIN HİLELERİ

“…Çünkü onun düzenlerini bilmez değiliz.” (2. Korintliler 2:11)

Şeytanın egemenliği düzenlidir. Kötü ruhlar ona korkuyla hizmet ederler ve aynı zamanda ona sıkıca bağlıdırlar. Eğer karanlık dağılırsa onun egemenliği de son bulur, bu yüzden şeytan kötü planlarını gerçekleştirmek için uğraşır ve onun kulları da hiçbir detayı göz ardı etmez.

Şeytanın bize karşı kullandığı araçları kötü ve yıkıcıdır. Bu yüzden kim onun isteğine ortak olursa düşündüğünden daha erken bir zamanda ciddi problemlerle karşılaşır. Düşman merhametin ya da affetmenin ne olduğunu bilmez, asla kötü ve günahkar yollarını değiştirmeyecektir. İnsanın şeytanın saldırılarını durdurmak için yapabileceği tek şey Rab’bin isteğini bilmek, imanla kötü ruhlara gitmelerini buyurmaktır. Yücelerden gelen güç böyle yapıldığında harekete geçer ve şeytan ne kadar Rab’bin işine engel olmaya çalışırsa çalışsın başarılı olamaz.

Şeytanın hileleri her zaman vardır. İnsanı günaha sürüklemek için türlü mazeretler uydurur. Tek bir kötülük bile yoktur ki onu yapan kişi karanlığın prensi tarafından kandırılmamış olsun. Şeytan insanların akıllarına girer. Mesela bir kişiyi evlilik dışı ilişki yaşamaya, bir suç işlemeye, ya da kirli başka bir şey yapmaya zorlar. Eğer yüreğimiz onun tuzaklarına kapılmayı reddederse bu tuzaklar derhal ortadan kaybolur. Ama Rab’bin yönlendirişine uymak yerine inatçılık edenler ayartıcının pençelerine kapılırlar.
Kardeşlerim, bir şeyin Rab’den gelip gelmediğinden emin olmalısınız. Şu mantığı yürütün: Sözde açıklananlarla uyumsuz olan her şey karanlığın egemenliğinden gelir. Bu yüzden bir şeyi yapmanın uygun olmayacağıyla ilgili yüreğimiz şüpheye kapılıyorsa, o Rab’den değildir. Yoksa o kadar kararsız olmazsınız. Yüce Rab’den gelen her şey canımıza mutluluk verir, ama şeytandan gelen şeyleri kabul ettiğimizde ruhumuzda esenlik olmaz.

Bir ayartıya yönelik tutumunuz kimin oğlu ya da kızı olduğunuzu gösterir: Rab’be ait olanlar Rab’bin ilkelerine göre yaşarlar. Ama karanlığın egemenliğinden ayrılmamış olanlar şeytanın yetkisi altında yaşarlar. Eylemleri şeytanın planlarına uygun olarak şekillenir. Rab’bin işini yapmaya başlayın ve düşmanın tuzaklarını görmezden gelin. Düşman size her zaman kendi isteklerini yapmanız ve pençesine düşmeniz için mazeretler getirecek. Ama yalnızca Söz’ün izin verdiği şeyleri yapın!

İsa’nın sevgisiyle,
Doktor Soares

RUHSAL DURUŞUMUZ

RUHSAL DURUŞUMUZ

“O bizi karanlığın hükümranlığından kurtarıp sevgili Oğlu’nun egemenliğine aktardı. 14 O’nda kurtuluşa, günahlarımızın bağışına sahibiz.” (Koloseliler 1:13-14)

Rab’bin Sözü Adem’in günahı yüzünden insanlığın başına gelenleri açıklarken bu sonuçları ne abartır, ne de hafife alır. Bu kasıtlı fakat çılgınca eylem bizi karanlığın egemenliğine itmiş, şeytanı insanlığın üzerinde egemen kılmıştı. İnsanlık karanlığın prensi tarafından ve onun emrindeki kötü güçler tarafından yönlendirilmeye, yasaklı arzular ve diğer günahlar tarafından kontrol edilmeye başlandı. Bizi bu kuyudan çıkaracak bedel yüksekti: Rab bunun için biricik oğlunu göndermeliydi. İsa bizim yerimize ölerek tüm borcu ödeyecekti. Mesih bunu yaptı ve çektiği cezayla tüm günahlarımızı ve suçlarımızı kendi üzerine yüklendi (Yeşaya 53:12).

Düşüşten beridir karanlığın güçleri üzerimizde etkin olmaya ve bizi düşmanımızın isteğine göre yönlendirmeye başladılar. Bu güçlerden tek bir tanesi bile adalet gözetmez ve Rab’bin yüceliğinden ayrılarak (Romalılar 3:23) yanlış yollarda kayıp olmuşlardır. Ama İsa Mesih Rab’bin lütfunu, onunla birlikte de yeniden doğum armağanını ve bağışlanmayı dünyaya getirdi. Bugün Mesih’in bizim için yaptıkları sayesinde kötülüğün egemenliğinden kaçabiliyoruz. Karanlığın egemenliğinden alınarak Gerçeğin ve kutsallığın egemenliğine, yani Rab’bin egemenliğine taşındık. Kötülüğün saltanatı artık üzerimizde değildir.

Yani Rab sadece bizi kurtarmakla kalmadı aynı zamanda bizi şeytanın gücünün etkisi altından da kurtardı. Artık Rab’bin biricik oğlunun egemenliğindeyiz. Kötülüğün egemenliği artık üzerimizde hakim değildir ve bize saldıramaz. Eğer Rab’bin isteğiyle uyumlu bir şekilde yaşarsak ayartıların en büyüğü bile üzerimizde etkili olamaz. Bugün bulunduğumuz konum kötülüğün güçlerinden tamamen ayrı bir yerdir. Düşmanın hiçbir saldırısı Yüce Rab’bin kanatları altına sığındıkları sürece (Yeşaya 54:17) Yüce Rab’bin bir çocuğunun üzerinde başarıya ulaşamaz (Mezmurlar 91:1).

İyi haber şu ki sadece dünyanın özgür bir bölgesine taşınmakla kalmadık. Bu bile yeterince iyi olurdu, ama aynı zamanda Rab’bin Oğlu’nun sevgisinin, doğruluğun, esenliğin, şifanın, başarının ve diğer tüm bereketlerin egemenliğine taşındık. Artık kutsanmış egemenliğe katıldığımız için korkacak hiçbir şey yoktur çünkü hayatımız İsa’da korunmaktadır. Sonsuzluk boyunca düşman canlarımıza bir daha asla dokunamayacak. Şeytan kaybetti ve bir daha asla doğrulamayacak.

İsa’da kurtuluşa da eriştik. Bu gelecekte olacak bir şey değildir, çoktan olmuştur ve erişimimize açıktır. Hayatımızda nerede olduğumuz ve ne yaptığımız bunu etkilemez. Bize Rab’bin çocukları olarak çağırılmanın muhteşem onurunu veren şey Rab’bin basitçe verdiği bir hüküm değil, İsa’nın çarmıhta kendini feda etmesi ve yeniden dirilmesiydi.

Çok yüksek bir bedel ödenerek Rab’be getirildik. Ama bu bedel tamamen ödendi ve bu yüzden artık günahın ve ölümün yasasından özgürüz. Yaşamın ve başarının yasası üzerimizde hakim olan tek yasadır. Bu yüzden Rab’bin gerçek bir çocuğu gibi yaşayın ve Rab’be ait olanlar için hazırlanan en iyi şeylerin tadını çıkarın.

İsa’nın sevgisiyle,
Doktor Soares

ÖNEMLİ BUYRUKLAR

ÖNEMLİ BUYRUKLAR

“Ölümünde O’nunla özdeşleşerek O’nu tanımak, dirilişinin gücünü ve acılarına ortak olmanın ne demek olduğunu bilmek ve böylece ne yapıp yapıp ölümden dirilişe erişmek istiyorum” (Filipililer 3:10-11)

Kutsal Yazılarda Rab’bin tüm insanlara ve özellikle de bizlere verdiği görevleri yerine getirmek için gereken tüm bilgiye ulaşırız. Ayrıca orada son derece önemli olan üç şeyin bilgisine erişmek için ne yapmamız gerektiğine yönelik talimatları da buluruz: Bunlar (1) Rabbimizin kim olduğu, (2) O’nun yeniden dirilişinin gücünün ne demek olduğu, (3) O’nun acılarına ortak olmanın ne demek olduğu ve (4) neden ölümünde O’nunla özdeşleşmemiz gerektiğidir. Bunların her birini anlayan ve deneyim eden kişi şüphe yok ki Rab’bin isteğini O’nu hoşnut edecek şekilde gerçekleştirir ve bunun sonucu olarak da başarıya ulaşır.

Kutsal Kitap’taki bu ifadelere kulak vermeli, onları tamamıyla yerine getirmeye gayret göstermeliyiz. Elçi Pavlus’a göre bunların her biri bir amaç ifade eder ve onlara ulaşmak için diğer her şeyi faydasız saymak gereklidir. Bir deniz kazazedesi için bir kara parçası bulmak ve ona doğru yüzmek ne kadar önemli ise, bizim için de bu bereketlerin ne anlama geldiğini anlamak ve onları almak kadar önemli başka bir şey yoktur.
 
Pavlus’un en güçlü isteği Mesih’in kim olduğunu bilmekti. İsa Rab’dir. O her şeyi yaratan Üçlü Birliğin bir kişisidir. Onsuz hiçbir şey olmayacak olan ilahi Söz’dür (Yuhanna 1:1-4). Rab her şeye gücü yetendir ve son derece akıllıdır. Uzayın bir resmine baktığımızda milyonlarca parlak nokta görüyoruz ve O’nun ne kadar güçlü olduğunu anlıyoruz çünkü bütün bunları yoktan var eden ve gücünün Sözü ile yörüngesinde tutan O’dur. Yarattığı bunca harika şeyin ortasında Rab neden insanlıkla bu kadar ilgileniyor? En önemlisi de, neden sizinle, benimle bu kadar ilgileniyor? Bizi bu kadar çok seven Baba’yı aramalı ve onu tanımalıyız.

Rab’bin Ruhu O’na yaşam verdiğinde karanlık İsa’yı elinde tutamadı. O’nda etkin olan güç o kadar büyüktü ki bütün kötü ruhlar yere serildiler. Liderleri olan Şeytan, Rab’bin ölümün ve ölüler diyarının anahtarlarını ellerinden aldığına şahit oldu (Vahiy 1:10-18). Mesih dirildi. Ne büyük bir yetki! Ne büyük bir yücelik! İşte elçi Pavlus bu gücü bilmeyi istiyordu. Biz de bu anlayışa eriştiğimizde ne kadar büyük bir bereket olacağız!

Pavlus için O’nun acılarına ortak olmak da önemliydi. Kurtarıcı biz özgür olalım diye acı çekti. Eğer bu gerçeği anlamazsak düşman bizi ayartacaktır. Belki yasaklı isteklerle gelecek ve bunlara kapılacağız. Ama eğer Kutsal Kitap’ın anlayışına sahip olursak ayartıların, hastalıkların ve diğer problemlerin üzerinde yaşarız.

Elçi Pavlus ayrıca ölümünde O’nunla özdeşleşmeyi istemişti; İsa’nın O’na inananların bütün tutsaklıktan kurtulmaları için gereken bedeli ödediğini ve kendisi için öldüğünü biliyordu. Mesih’in ölümünde başarılı olmamız için gereken her şeyi bulabiliriz. Bütün bu harika şeyler bizi bekliyor! Siz bununla ilgili ne yapacaksınız?

İsa’nın sevgisiyle,
Doktor Soares

DEVAMLI YAKARMAK

DEVAMLI YAKARMAK

“Acı bana, ya Rab,

Çünkü gün boyu sana yakarıyorum.” (Mezmurlar 86:3)


Tek ve gerçek Rab olan yeryüzünün ve göklerin Yaratıcısı dışında, yakarabileceğimiz başka bir kaynak yoktur. Eğer başka bir şeye yakarıyorsanız bunun gereği yok çünkü Rab mutlaktır. Bu yüzden kim olursa olsun ya da ne kadar iyi niyetli olursa olsun başka birine yakarmak şeytana yakarmakla birdir.

Rab’bin sözünü dikkate almamak, yanlış varlığa dua etme hatasının sorumluluğundan kimseyi kurtarmaz. Yüce Rab’bin bilmeden işlenen günahları hesaba katmadığı doğrudur, ama herkesi derhal tövbe etmesi için azarlar (Elçilerin İşleri 17:30). Rab başka bir varlığa edilen duayı yanıtlamaz; bunun masumca yapılması bir şeyi değiştirmez. Bu yüzden herkesin Kutsal Yazıları incelemesi gerekir. Çünkü sadece Rab’be yakarması gerektiğini oradan öğrenecektir (Yeremya 29:12).

Büyük avantaj şu ki Rab merhametlidir. Rab merhametli olduğu için ona dua edebiliriz. Rab bize lütfunu göstererek isteklerimizi yanıtlar. Ruhsal konularla ilgili anlayış eksikliğimizden olsa da Rab onun gücünün nasıl çalıştığını anlayamadığımızı görür.

Kardeşim, eğer ihtiyacın olan cevap sana gelmiyorsa yakarmaya devam çünkü bunu yaptığında iki şeyden biri olur: Ya Rab seni yanıtlar ya da bereketine kavuşmak için gereken ışığa sahip olmadığını bildiğinden sana ne yapman gerektiğini öğretir. Babamız çocukları bereketlerini nasıl alacaklarını bilmeseler de onlarla nasıl ilgileneceğini bilir. Ama bu boş durup söz üzerinde çalışmayı bırakabileceğimiz, Rab’bin söylediklerine kulak tıkayabileceğimiz anlamına gelmez. Çünkü böyle yaptığımızda bilinçli olarak yanlış yaptığımızdan günahkar oluruz.

Kutsal Yazılar boyunca Rab’bin kendisine imanla yönelenleri yanıtlamadığı tek bir örnek bile göremeyiz. Aksine bu önemli gücü kullananlar Rab’den iyi cevaplar alırlar. Rab her zaman vaatlerini gerçekleştirir (İbraniler 10:23). Arayanın bulacağını, kapıyı çalana kapının açılacağını ve isteyene verileceğini garanti etmiştir (Matta 7:7-8).

Kutsal Kitap’taki öykülerde başarılı olanlar imanlarını kullandıkları için başarılı oldular. İman her zaman kazanır. Bu Rab’bin sözüdür. Almaya hazır olduğumuz şeyi Rab bize verir. Kutsal Kitap kahramanları yalnızca imanla o başarılara ulaştılar (İbraniler 11) ve aynısı bizim için de olacak.

Rab bizi halkına katmaktan keyif duyar. İsa’yı bizim yerimize ölmeye gönderdiğinde Mesih’in çekeceği acıyı biliyordu. Ama göksel Babamız biricik oğlunu biz kurtuluşa erişelim ve kendisi tarafından sevinçle karşılanalım diye feda etti. Karanlığın egemenliğini bıraktık ve kendimizi Kurtarıcımıza teslim ettik.

İsa’nın sevgisiyle,

Doktor Soares