23 Nisan 2016 Cumartesi

54. "İsa Aleyhisselâm Allah-u Teala'nın kulu ve resulüdür"

54. "İsa Aleyhisselâm Allah-u Teala'nın kulu ve resulüdür" 

 (Matta 12:15-21; 21:11, 46; Luka 7:16; 24:19; Yuhanna 4:19; 6:14; 9:17)
İsa bunu bildiği için oradan ayrıldı. Birçok kişi O'nun ardından gitti, O da hepsini iyileştirdi. Kendisini başkalarına tanıtmamaları için onları uyardı. Bu, Yeşaya peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz
yerine gelsin diye oldu:
"İşte, benim seçtiğim kulum,
canımın hoşnut olduğu sevgili kulum.
Ruhumu O'nun üzerine koyacağım.
O da adaleti uluslara ilan edecek.
Çekişip bağırmayacak,
yollarda kimse O'nun sesini duymayacak.
Ezilmiş kamışı kırmayacak,
tüten fitili söndürmeyecek,
ve sonunda adaleti zafere ulaştıracak.
Uluslar da O'nun adına ümit bağlayacak." (Matta 12:15-21)
Burada da itirazımız yoktur ki! (Lütfen soru 51 bkz.). "Mesih İnancı"nın temellerinden biri İsa'nın, Yeşaya peygamber aracılığıyla vaadedilen "Rab'bin Kulu" yani "Mesih" olduğudur! Yalnız ricamız şudur: Kutsal Kitap gerçeğini araştıran kişi Yeşaya'da yazılanlara başvururken dürüstçe, bu kısmının tümüne baksın. Çünkü Yeşaya kitabında, Mesih'in ezeli çıkışına, çekeceği elemlere ve bu elemlerin ardından gelecek yüceliklere tanıklık eden aşağıdaki ilahi sözleri okumaktayız. Lütfen bunları bir kere dikkatle okumaya özenin:
· Bakireden doğacak olan çocuğun adları asıl yüceliğini gösterir:
Rab kendisi size bir alâmet verecek; işte, kız gebe kalacak, ve bir oğul doğuracak, ve onun adını İmmanuel koyacak [Immanuel 'Tanrı bizimledir' demektir] Bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi; ve reislik onun omuzu üzerinde olacak, ve onun adı: Harika Öğütçü, Kadir Allah, Ebediyet Babası, Barış Prensi çağırılacaktır. Onu Davudun tahtı üzerinde, ve ülkesi üzerinde, şimdiden ebede kadar hakla ve doğrulukla pekiştirmek ve desteklemek için, reisliğinin ve setâmetin artmasına son olmayacak. Ordular RABBİNİN gayreti bunu yapacak (9:6-7).
· İsrail'e Rab'bin Kendisi gelip Çoban olacak:
Siona müjde getiren, yüksek dağa çık; Yeruşalime müjde getiren, sesini kuvvetle yükselt; yükselt, korkma; Yahuda şehirlerine de: İşte, Allahınız! İşte, RAB Yehova yiğit gibi gelecek, ve kendisi için bazusu saltanat sürecek; işte, ücreti kendisiyle beraberdir, ve mükâfatı kendi önündedir. Sürüsünü çoban gibi güdecek, kolu ile kuzuları toplayacak, ve bağrında taşıyacak, ve emzikli olanları yavaş güdecek (40:9-11).
· İlk ve Son olup dünyaları yaratan, Rab ile O'nun Ruhu tarafından gönderilendir:
Ey Yakub, ve çağırdığım İsrail, beni dinle: Ben oyum; ilk benim, Son da benim. Evet, yerin temelini benim elim koydu, ve gökleri sağ elim yaydı; ben onları çağırınca, birlikte dikilip dururlar... Bana yaklaşın, bunu dinleyin: Başlangıçtan berı gizlice söylemedim; vaki olduğu zamandan beri ben oradayım; ve şimdi Rab Yehova ve onun Ruhu beni gönderdi (48:12-16).
· Mesih önce İsrail tarafından hor görülecek, sonra bütün uluslara ışık olacak:
Yakub sıptlarını yeniden yerlerine dikmek, ve İsrailin esirgenmiş olanlarını geri getirmek için bana kul olman bir şey değildir; seni Milletlere de ışık olarak vereceğim ki, yerin ucuna kadar benim kurtarışım olasın. İnsanın hor gördüğü, milletin nefret ettiği, hükümdarların kölesi olan adama İsrailin Kurtarıcısı ve Kuddûsu Rab şöyle diyor: Sadık olan Rabden, seni seçmiş olan İsrailin Kuddûsunden ötürü krallar görüp ayağa kalkacaklar; reisler görecekler, ve secde edecekler (49:6-7).
· Mesih günahlarımıza karşılık ölüp dirilecek
HABERİMİZE kim inandı? ve RABBİN bazusu kime izhar olundu? çünkü onun önünde körpe fidan gibi, ve kurak yerden kök sürgünü gibi çıktı; ne biçimi ve ne de güzelliği vardı; gösterişi de yoktu ki, kendisine bakınca gönlümüz onu çeksin. Hor görüldü, ve insanlar tarafından bırakıldı; acıları tanımış, elemler adamı; ve insanların kendisinden yüzlerini örttükleri bir adam gibi hor görüldü, ve biz onu saymadık.
Gerçek acılarımızı o taşıdı, elemIerimizi o yüklendi; gerçek biz sandık ki, o cezaya uğradı, Allah tarafından vuruldu, ve alçaltıldı. Fakat günahlarımızdan ötürü o yaralandı, fesatlarımızdan ötürü o zedelendi; selâmetimiz için olan ceza onun üzerine indi; ve onun bereleriyle biz şifa bulduk. Hepimiz koyunlar gibi yolu şaşırdık; her birimiz kendi yoluna döndü; ve RAB hepimizin fesadını onun üzerine koydu.
Ona kötü muamele ettiler, fakat alçaltıldığı zaman ağzını açmadı; boğazlanmağa götürülen kuzu gibi, ve kırkıcılar önünde dilsiz duran koyun gibi, ağzını açmadı. Gaddarlıkla hükmolunarak kaldırıldı; onun zamanında yaşıyanlar arasında kim düşündü ki, diriler diyarından kesilip alınması kavmımın günahından ötürü idi? vuruş ise, kavm içindi. Ve haksızlık etmediği, ve ağzında hile bulunmadığı halde, kabrini kötülerin yanında yaptılar, ve ölümünde zengin adamla beraberdi.
Fakat onu ezmek RABBE hoş göründü; onu eleme düşürdü; onun canı günah takdimesi edilince, zürriyetini görecek, ömrünün günlerıni uzatacak, ve RABBİN muradı onun elinde ileri gidecek. Canının emeği semeresini görecek, ve doyacak; salih kulum bir çoklarını kendi bilgisi ile salih kılacak; ve fesatlarını kendisi yüklenecek.
Bundan dolayı büyüklerle beraber ona pay vereceğim, ve çapul malını zorlularla beraber paylaşacak; çünkü canını ölüme döktü, ve günahkârlarla sayıldı; çoğunun suçunu da o taşıdı, ve günahkârlar için şefaat etti (53:1-12).
Bu ayetleri önyargısızca okuyan herkes, "Rab'bin Kulu" olan Mesih'in sadece bir peygamber olmadığına kanaat getirecektir.
Son olarak Sayın Yüksel'in alıntı yaptığı Kuran'daki İsa'yla ilgili ayete dikkat edelim. Orada okuduğumuz "sadece Allah'ın peygamberidir" ifadesiyle birlikte İsa'ya üç unvan verilmektedir:
"Meryem Oğlu İsa
(1) Mesih... Meryem'e ulaştırdığı
(2) [Allah'ın] Kelimesi ve
(3) Kendinden bir Ruhtur" (Nisâ/4:171).
Kuran'da bu üç unvan İsa'dan başka hiçbir peygambere verilmemiştir. Ayrıca Kutsal Kitap'ta bu üç unvan, bir peygamberden çok üstün kavramları içermektedir.
(1) "Al-Masih" veya "Mesih" hakkında Tevrat'tan başlayarak bütün peygamberler, gelecek olan "Meshedilmiş Olan" veya "Seçilmiş Olan" anlamına gelen "Mesih" ile ilgili tanıklıkta bulunuyor. Bu unvan "Tanrı'nın Oğlu" ve "Aradığınız Rab" unvanlarına denk düşmektedir. Örneğin Hz. Davut'un ikinci Mezmurunda şöyle yazılıdır:
"Dünyanın kralları kalkıyor, Ve hükümdarlar RABBE karşı ve Mesihine karşı, birbiriyle öğütleşiyorlar... Fermanı ilân edeceğim; RAB bana dedi: Sen benim oğlumsun; Ben seni bugün tevlit ettim. İste benden, ve miras olarak sana milletleri, Mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; Bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın. Ve şimdi, ey krallar, artık aklınızı başınıza alın; Ey dünya hâkimleri, ibret alın. RABBE korku ile kulluk edin, Ve titreyerek mesrur olun. Oğlu öpün ki, hiddet etmesin, siz de yolda yok olmayasınız, Çünkü birazdan hiddeti alevlenir. Bütün ona sığınanlar ne mutludur!" (Mezmur 2:2, 7-12)
Aynı şekilde "İşte, habercimi gönderiyorum, ve önümde yol hazırlıyacak; ve aradığınız RAB kendi mabedine ansızın gelecektir" (Malaki 3:1) diye yazan ayet, hem Hz. Yahya'yla hem de Rab olan Mesih'le ilgili önceden tanıklık etmektedir.
(2) "Kalimatullah" (Kelamullah) veya "Allah'ın Sözü" - İncil'de Tanrı'nın Sözü Mesih'in yüce bir unvanıdır: Ezeli varlığını açıklarken şöyle yazılır: "Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi" (Yuhanna 1:1-2). Dünyayı yargılamak üzere ikinci gelişi de şöyle açıklanır: "Bundan sonra göğün açılmış olduğunu ve orada beyaz bir atın durduğunu gördüm. Ata binmiş olanın adı Sadık ve Gerçek'tir. Adaletle yargılar...Gözleri alev alev yanan ateşe benzer. Başında çok sayıda taç vardır ve üzerinde kendisinden başka kimsenin bilmediği bir ad yazılmıştır...'Tanrı'nın Sözü' adıyla anılır...Kaftanı ve kalçası üzerinde, 'krallarin Kralı ve rablerın Rabbı' diye yazılmış bir adı vardı" (Esinleme 19:11-16).
(3) "Ruhun minhu" veya "Allah tarafından bir Ruh" - İslam âleminde genellikle "Ruhullah" olarak bilinir - İncil'de ölümden dirilmiş olan Mesih'in, Hz. Âdem ilk yaradılışın başı olduğu gibi, yeni bir yaradılışın başı olup yaşam veren bir ruh olduğu açıklanır: "Şöyle yazılmıştır: 'İlk insan Ådem, yaşayan bir can oldu.' Son Âdem ise yaşam veren bir ruh oldu. Önce ruhsal olan değil, doğal olan geldi. Ruhsal olan sonra geldi. İlk adam yerden, yani topraktandır. İkinci adam [Mesih] göktendir" (I. Korintliler 15:45-47).
Bu örneklerden apaçıktır ki "Al-Masih", "Kalimatullah" ve "Ruhun minhu" diye tanınan kişi, her hangi bir peygamberden çok çok üstündür. Bu yüzden Kuran'ın bu ayeti büyük bir çelişki yaratmaktadır.

53. "Allah birdir, Ondan başka ilah yoktur!"

53. "Allah birdir, Ondan başka ilah yoktur!" 

(Tesniye 4:39; 6:4; 32:39; I. Samuel 2:2; I. Krallar 8:60; Yeşaya 45:5, 6; Matta 4:10; 6:24; Markos 10:18; 12:29; Luka 18:19)
Amin, doğrudur! Hamd olsun! İtirazımız yok. Bütün yüreğimizle Kutsal Kitap'ın bu gerçeğine inanırız. Yine de bu temel inanç bizi günahlarımızdan kurtarmak için yeterli değildir: "Sen, Tanrı'nın bir olduğuna inanıyorsun; iyi ediyorsun! Cinler bile buna inanıyor ve titriyorlar...Ey akılsız adam..." (Yakup 2:19-20). Bu inancın neden bizi kurtarmayacağını biraz düşünelim:
Hepimiz günaha bulaşmış olduğumuz için kusurluyuz. Kendi doğruluğumuzu kuşandığımızda kirli paçavralar kuşanmış gibi oluruz. Çünkü en iyi işlerimize bile günah bulaşmıştır. Bembeyaz giysileriyle çamura düşen bir çocuk gibiyiz. Çocuğun üstü başı çamura bulaşmış. Ufaklık çamur içinde kalkmış, gözlerinden yaşlar dökülerek çamurlu elleriyle giysisini temizlemeyi çalışmış. Tabii ellerini giysileri üzerinde sürdükçe üstünü daha da kirletirmiş. İşte bizim iyi işlerimiz de böyledir. Günah bulaşığı iyi işlerimizle, günahımızı temizleyemeyiz. En iyi, en dinsel işimizle bir tek günahın lekesini silemeyiz.
Peki nasıl kurtuluruz? Ancak Mesih'in lütfuyla. "Çünkü Tanrı'nın bütün insanlara kurtuluş sağlayan lütfu ortaya çıkmıştır. Bu lütuf, tanrısızlığı ve dünya arzularını reddedip bu dünyada sağduyulu, doğru ve Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürebilmemiz için bizi eğitiyor. Bu arada, mübarek ümidimizin gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih'in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz. Mesih, bizi her suçtan kurtarmak, arıtıp kendisine ait ve iyilik etmekte gayretli bir halk yapmak için kendini bizim uğrumuza feda etti" (Titus 2:11-14).

52. "'Baba' ve 'Oğul', bazı yerlerde mecazî anlamda mıdır?"

52. "'Baba' ve 'Oğul', bazı yerlerde mecazî anlamda mıdır?" 

(Matta 5:9; 6:14; Luka 20:36; Yuhanna 8:47; I. Yuhanna 5:18-19)
Tabii ki mecazî anlamdadır. Hele Tanrı'yla ilgili olarak kullanıldığı her yerde öyledir. Eğer Sayın Yüksel "hakikî mana" ifadesiyle "fiziksel" demek istiyorsa, Hristiyanları çok yanlış bir şekilde suçlamaktadır. İncil'in hiç bir yerinde Tanrı'yla ilgili olarak fiziksel bir babalık veya oğulluk kavramı yoktur. Sayın Yüksel'in de durumun böyle olduğunun bilincinde olması lazımdır. 

Ayrıca iki noktada kendisi çok yanılıyor. İlkin Kutsal Kitap'ta ne mecazî anlamda ne de "hakikî" anlamda "Tanrı bütün insanların babası" öğretisi vardır. Tersine, doğal olarak hepimiz Tanrı'nın yaşamından yoksunuz, içinde yaşadığımız suç ve günahlarımızdan ötürü "gazap çocukları"yız. Yaptığımız kötülükler yüzünden düşünüşümüzde Tanrı'ya yabancı ve düşmanız. Fakat İncil'in bu konudaki müjdesi şudur: "Mesih'i kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne bedenin isteğinden, ne de insanın isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular." (Yuhanna 1:12-13). Bu doğuş ruhsal bir doğuştur. İsa'nın sözettiği "yeniden doğuş"tur (Bkz. Yuhanna 3:3-5). İsa "semavi Babanız" dediği kişiler Onu kabul edenlerdir. Tanrı'nın çocuğu olma ayrıcalığı, ancak Mesih'e tek Kurtarıcı olarak sarılanlara verilmektedir.

İkinci nokta da İsa'nın "oğulluğu" ile O'na inananların "oğulluğu" arasındaki farktır. Arada çok büyük fark var. Tanrı'nın "biricik" Oğlu ezelden beri Tanrı'yla birlikte ve Tanrı'ydı. Fakat bizim gibi günahkâr bir insan tövbe edip O'na ve Mesih'in lütfuyla sağlanan kurtuluşa sarılınca Tanrı onu günahlarından arındırıp evlat edinir. O kişiyi, yaşayan bir ümide, çürümez, lekesiz ve solmaz bir mirasa kavuşturur. O an Tanrı'nın "çocuğu" oluyor ve Mesih ona "kardeş" demekten utanmıyor. Tanrı "birçok oğulu yüceliğe eriştirmektedir" (İbraniler 2:10).
Sonuç olarak Baba-Oğul kavramını tartışacağımıza, lütufla kurtulanlar arasında olmaya gayret edelim!

51. "İsa Hıristyanların inandığı gibi Rab olsa idi..." (Markos 10:18; 13:32; Yuhanna 1:18)

51. "İsa Hıristyanların inandığı gibi Rab olsa idi..." (Markos 10:18; 13:32; Yuhanna 1:18)

Bizce eğer Sayın Yüksel İncil'e böyle başvuracaksa o zaman İncil'deki kavramları biraz da olsa bilmek zorundadır. Onun başvurduğu üç ayet, çok derin fakat aynı zamanda açık bir gerçeğe değinmektedir. O da, İsa Mesih'in ikili benliğidir. Yani Mesih hem %100 Tanrı özüne sahip, hem de %100 insan özüne sahiptir. Tanrı'nın Oğlu olarak ezelden beri sahip olduğu tam Tanrılığına, Meryem'in oğlu olarak doğduğu zaman tam insanlığı ekledi. Böylece de Tanrı ile insanlar arasında tek Aracı oldu (Bkz. I. Timoteyus 2:5). İncil bu yüce olayı şöyle özetler: 

"Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama yüceliğinden soyunarak kul özünü aldı ve insan benzeyişinde doğdu. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı" (Filipililer 2:6-8).

İşte bu, görünüşte var olan "çelişkiler" aslında hiç çelişki değildirler. Kimi ayetler Mesih'e "Tanrı özü" açısından kimi ise O'nun "kul özü" açısından bakmaktadırlar. Ancak Mesih'in taşımakta olduğu bu iki nitelikten birini unuttuğunuzda size öyle görünebilir. Şimdi Sayın Yüksel'in verdiği ayetlere gelelim:

1)"İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O'na, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi. "İyi olan tek biri var, O da Tanrı'dır." (Markos 10:18) Bu ifadeyi okurken vurgu çok önemlidir, çünkü İsa "BANA neden iyi diyorsun?" değil, "Bana NEDEN iyi diyorsun?" diye soruyordu. Yani adam İsa'ya "İyi öğretmenim" olarak seslendi. Fakat İsa'nın gerçekten kim olduğunu hiç bilmiyordu. Adam'a "iyi" sıfatının aslında ancak Tanrı'ya ait olduğunu açıklıyordu. Kendisinin iyi olmadığını söylemiyordu ki! İncil'in başka yerlerinde İsa şöyle söylemektedir: "İyi Çoban Ben'im" (Yuhanna 10:11). Hz. Davut, Zebur diye bilinen Mezmurlar'ında diyor ki: "RAB çobanımdır; benim eksiğim olmaz." (Mezmur 23:1). Tevrat'ta da şöyle yazılıdır: "Yeruşalime müjde getiren, sesini kuvvetle yükselt; yükselt, korkma; Yahuda şehirlerine de: İşte, Allahınız! İşte, RAB Yehova yiğit gibi gelecek,...Sürüsünü çoban gibi güdecek, kolu ile kuzuları toplayacak, ve bağrında taşıyacak, ve emzikli olanları yavaş güdecek" (Yeşaya 40:10-11). İsa, Yeruşalim'e gelecek "İyi Çoban" olan Rab'bin kendisiydi. 

2)"O Gün ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba'dan başka kimse bilmez." (Markos 13:32)
İsa burada "İnsanoğlu'nun bulutlar içinde büyük güç ve görkemle geleceği" günden bahsediyordu. Markos İncili özellikle Tanrı'nın Oğlu İsa Mesih'i Rab'bin Kulu olarak tanıtmaktadır (Bkz. İncil mi İnciller mi?). Ve İsa'nın kendisi söylediği gibi "kul efendisinin ne yaptığını bilmez" (Yuhanna 15:15). Oğul kul özünü aldığı zaman yüceliğinden soyundu, sahip olduğu birçok hakkı kullanmamaya, bildiği birçok şeyi bilmemeye karar verdi.

3)"Tanrı'yı hiçbir zaman, hiç kimse görmemiştir. O'nu, Baba'nın bağrında bulunan ve kendisi Tanrı olan biricik Oğul tanıttı."
(Yuhanna 1:18)
Soru şöyledir: Eğer İsa insanlar tarafından görülmüşse, ve Tanrı hiçbir zaman insan tarafından görülmemişse, İsa nasıl Tanrı olabilir? Oğul veya Söz, ancak insan bedenine büründüğü için insanca görüldü. Bir kez daha İncil'in sözleriyle açıklayalım: "Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez ve çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeyin mirasçısı olarak belirlediği ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğluyla bize seslenmiştir. Oğul, Tanrı'nın yüceliğinin parıltısı ve O'nun varlığının öz görünümüdür" (İbraniler 1:1-3).

Sayın Yüksel'in bu soruya eklediği son cümleyi cevaplamak gerekirse ki herhalde ciddi olarak sorulmadı, kendisine aynen kendi sorduğu soru gibi saçma bir şey soralım. Eğer bir kişinin bedeni sakatsa ruhunun da sakat olması gereklidir mi diyelim? Yine de kişide beden ve ruh olduğu halde kişi tek değil midir?

50. "Apandisit ameliyatı!" (I. Yuhanna 5:7)

50. "Apandisit ameliyatı!" (I. Yuhanna 5:7)

Bazı İngilizce tercümelerde bulunan "Çünkü gökte şehadet edenler üçtür: Baba, Kelime ve Ruh-ul Kudüs; ve üçü mutabıktır" ifadesi, ancak dört veya beş Grekçe nüshada bulunur (Bkz. Soru 47). Bunlar da pek eski sayılmaz. Kesinlikle orijinal İncil'de değildi. Bu yüzden de tercümelerin büyük çoğunluğunda bu ifade bulunmaz.
O zaman nereden çıktı? Büyük bir ihtimalle nüshayı elle kopya eden bir din adamı kendi yorumunu eklemiş. Bütün İncil'in zaten doğruladığı üçlü birlik gerçeğini özetleyen bu ifadeyi, bulunduğu ayetlerin yanına ya da altına yazmış olabilir. Ondan sonra o nüshayı kopya eden başka biri, ifadeyi orijinal sanıp metne eklemiş. Fakat bugün mevcut olan binlerce eski nüshayla karşılaştırınca onun orijinal olmadığını biliyoruz.
Dipnotlar konusuna gelince Sayın Yüksel'in Hristiyanların bu olayı gizlemeye çalıştığını yazmasına gerçekten şaşıyoruz. İddiasının tam tersine, bu ifadenin orijinal olmadığı gayet açık bir şekilde çevirilerin dipnotlarında belirtilir. Aslında bu tür farklılıkların hâlâ nüshalarda bulunması kimsenin onları toplayıp "düzelt"mediğini açıkça göstermektedir.

49. "Allah 'Üçlük' Allahı mıdır?"

49. "Allah 'Üçlük' Allahı mıdır?"

Önceki soruya bakınız. Ama orada dediklerimize iki nokta eklememiz yerinde olur:
1) Sayın Yüksel, "bu doktrin, ne İbranî peygamberleri, ne de Hristiyan resulleri tarafından biliniyordu." diyor. Peki aşağıda iki ayet vereceğiz. Birincisi, İbranî peygamberi olan Yeşaya aracılığıyla verilen bir ayettir. Bakalım, bu doktrin biliniyor mu yoksa bilinmiyor muydu?
"Ey Yakub, ve çağırdığım İsrail, beni dinle: Ben O'yum; ilk benim, son da benim. Evet, yerin temelini benim elim koydu, ve gökleri sağ elim yaydı; ben onları çağırınca, birlikte dikilip dururlar...Bana yaklaşın, bunu dinleyin: Başlangıçtan beri gizlice söylemedim; vaki olduğu zamandan beri ben oradayım; ve şimdi Rab Yehova (Baba) ve onun Ruhu (Kutsal Ruh) beni (Söz) gönderdi." (Yeşaya 48:12-13, 16)
Bir İbranî peygamberinin yazıya geçirdiği bu ayetlerde Üçlü Birlik açıkça görülür. Gelelim Yeni Ahit'e. Kutsal Ruh'un Havari Matta aracılığıyla verdiği şu ayete bakalım:
İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: "Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla(tek ad!) vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim" (Matta 28:18-20).
Bundan daha açık bir ifade olamaz. Bunun gibi pek çok ayet sıralamak mümkündür. Sonuç olarak şunu açıkça diyebiliriz ki, Üçlübirlik Gerçeği hem İbranî peygamberleri, hem de Hristiyan resulleri tarafından biliniyordu.
2) Sayın Yüksel, bu gerçeğin "bir sır" olduğunu kabul etmemizden alaylı bir şekilde bahsetmektedir. Fakat İncil'de böyle bir tavırla ilgili olarak şöyle yazılır: "Bu kişiler anlamadıkları her şeye sövüyorlar... Vay bunların haline! Çünkü Kabil'in yolundan gittiler" (Yahuda 10-11). Acaba "Kabil'in yolu" neydi? Kabil, Allah'ın saptamış olduğu kurban yoluyla kurtuluş planını anlamadan kendi doğruluğunu yerleştirmeye çalışarak Rab'be kuzu değil, toprağın ürününden bir adak getirdi. Fakat Allah onu kabul etmeyince Kabil istenen kuzuyu getiren kardeşi Habil'e kızdı ve sonunda onu öldürerek ilk katil oldu. Aynı şekilde değerli Müslüman arkadaşlarımız ne Allah'ın Üçlü Birliğini ne de O'nun Mesih'inin kurban olarak çarmıhtaki ölümü sayesinde sağladığı kurtuluş müjdesini anladıkları için bu yüksek gerçeklere sövüyorlar. Bu konuda Allah şöyle der: "Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, sizin yollarınız benim yollarım değil, Rab diyor. Çünkü gökler nasıl yerden yüksekse, yollarım sizin yollarınızdan, ve düşüncelerim sizin düşüncelerinizden öyle yüksektir" (Yeşaya 55:8-9).
Kutsal Kitap'ta böylesine açıkça belirtilen yüce gerçekleri anlamadığımız zaman onlara sövmektense kendimizi alçaltarak gerçeği anlayabilmek için Rab'be yalvarmak gerekir. Bu şekilde yaklaşanlara Rab'bin sözü şudur: "Yüksek ve yükselmiş, ebediyette sakin ve ismi Kutsal olan şöyle diyor: Ben yüksek ve mukaddes yerde otururum, ve alçak gönüllülerin ruhunu diriltmek için, ve alçak gönüllü adamla beraberim. RAB diyor, ben düşküne, ve ruhu kırık olana, ve sözümden titriyen adama bakarım" (Yeşaya 57:15; 66:2)

48."Baba ve Oğul!"

48."Baba ve Oğul!"

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. ...Söz insan olup aramızda yaşadı. Biz de O'nun yüceliğini, Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini gördük.(Yuhanna 1:1, 14)
Ben ve Baba biriz. (Yuhanna 10:30)

Kutsal Kitap'ın başından sonuna kadar bu gerçek bulunmaktadır. Allah'ın, kendi ezeli-ebedi Söz'ü ve Ruh'u Tevrat'ın ilk ayetlerinde bile görülür: "Başlangiçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allahın Ruhu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu. Ve Allah dedi: 'Işık olsun'; ve ışık oldu" (Tekvin 1:1-3). Allah tektir, fakat bu teklik bir hücreninki gibi basit bir teklik değildir. Bunun en iyi örneği (bu konuda örnek kullanabilirsek) Allah'ın benzeyişine göre yaratılan insanın kendisidir. Bedeni, canı ve ruhu olmakla birlikte insan tektir, değil mi? Buna benzer ama akıl ermez derecede daha yüksek bir şekilde Allah'ın Özü, Sözü ve Ruhu vardır. 

Bu konunun cevabını üç paragraf içinde açıklamak denizi bir kovaya sığdırmak kadar imkânsızdır. Gerçekten ilgilenen kişiler başka kaynaklara başvurabilir.17 Ama en azından şöyle özetlemeye çalışalım. Allah'ın değişmez Kitap'ının açık ve orijinal öğretişine göre O'nun Sözü (Kelamullah) ezelden beri O'nun özünden "doğmak"tadır. Bunun için Allah'a "Baba" ve Söz'e "Oğul" terimleri kullanılmaktadır. Allah'ın Sözü, Özü kadar ezelidir. Kutsal Ruh ise başmelek Cebrail (!) değil, Allah'ın Kendi Ruhudur (Ruhullah). O da ezeli-ebedidir. Ezeli Söz/Oğul iki bin yıl önce yüceliğinden soyunarak bakire Meryem'in rahminden doğdu. Oğul, İsa diye bildiğimiz insan oldu ve lütuf ve gerçekle dolu olarak aramızda yaşadı, ölüleri diriltmek kadar büyük ve sayısız mucizeler yaptı, çarmıhta gönüllü ve günah bağışlatan kurban olarak öldü, gömüldü, ve üçüncü gün ölümü yenerek dirildi. Allah böylece bu İsa'yı hem Rab hem Mesih yaptı. İşte İncil denen Müjde budur ve biz "Müjde'den utanmıyoruz. Bu, iman eden herkesin kurtuluşu için Tanrı'nın gücüdür" (Romalılar 1:16).

İncil'de okuduğumuz gibi "Kuşkusuz, Tanrı yolunun sırrı büyüktür. O, bedende göründü!" (I. Timoteyus 3:16). Fakat şüphesiz Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un bir tek Tanrı olması gerçeği Kutsal Kitap'ın asıl gerçeğidir.