24.
"Allah'ı, kimse gördü mü?"
Ve
Musa ile Harun, Nadab ve Abihu,
ve İsrailin ihtiyarlarından yetmiş
kişi çıktılar; ve İsrailin Allahını
gördüler; ve onun ayakları altında,
gök yakuttan tuğla döşeme gibi,
aydınlıkça asıl göke benzer bir
şey vardı. Ve İsrail oğullarının
asilzadelerine dokunmadı; ve Allahı
göıdüler, ve yiyip içtiler.(Çıkış
24:9-11)
|
Tanrı'yı
hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir.
O'nu, Baba'nın bağrında bulunan
ve kendisi Tanrı olan biricik Oğul
tanıttı. (Yuhanna 1:18)
|
Çıkış'taki
ayetler, bize Harun, Nadab, Abihu ve İsrail'in
ihtiyarlarından yetmiş kişinin Tanrı'yı
gördüğünü söyler. Ancak Yuhanna 1:18'de
hiç kimsenin hiçbir zaman Tanrı'yı görmediği
yazılıdır.
Tanrı'yı
göremeyeceğimizi söyleyen bir sürü ayet
vardır (Çıkış 33:20; Yuhanna 1:18). Neden
mi? İki nedenden ötürü. Birincisi, Tanrı
ruhtur (Yuhanna 4:24). Tanrı'nın özünü göremeyiz
çünkü O ruhtur. İkincisi, bir insan Tanrı'nın
çıplak görkemine bakıp yaşayamaz. Çok yüce
ve (huşu vericidir) korkunçtur. Çok kutsal
ve güçlüdür. Saul'un Şam yolunda yolculuk
ederken Tanrı'nın yüceliğinin sadece bir
kısmını görmesinden sonra, üç gün kör olması
bundandır (Elçilerin İşleri 9:3-9). Eski
Antlaşma'da Tanrı'nın bir bulut, ateş ya
da melekler tarafından simgelenmesinin nedeni
buydu. Peki öyleyse, insanların Tanrı'yı
gördüklerini söyleyen ayetlere ne demeli?
a)
Tekvin 32:30 Burada Yakup bir melekle
güreşmiştir (bakınız Hoşeya 12:4). Ama bu
sıradan bir melek değildi. Bir insanın Tanrı'yla
fiziksel olarak güreşemeyeceğini biliyoruz.
Ama burada Tanrı, bir meleğin Kendisini
simgeleyen şekliyle Yakup'la güreşmiştir.
Bu, Yakup'un yaşamında ruhsal bir dönüm
noktası olmuştur. Bu yüzden Yakup, Tanrı'yı
gerçekten yüz yüze görüp yaşadığını söyleyebilmiştir.
Tanrı'yı gerçekten gören birinin öleceğini
biliyordu. Ancak Yakup, Tanrı'nın temsilcisiyle
güreşmiştir, ve bu anlamda bütün hayret
ve huşu vericiliyle gerçekten de Tanrı'yı,
bir insanın Tanrı'yı görüp de hâlâ yaşayabilmesinin
olası olduğu tek yolla görmüştür.
b)
Çıkış 24:9-11 Musa, Harun, Nadab, Abihu
ve İsrail'in ihtiyarlarından yetmiş kişi,
Tanrı'nın antlaşmayı yürürlüğe koyması için
kutsal dağa çıktılar. Burada, Tanrı'yı gördüklerini
ve yiyip içtiklerini okuyoruz. Bu ayetlerde
dikkat edilmesi gereken bazı önemli şeyler
vardır. Bunlardan birincisi, "ayağının
altında" gibi insanbiçimci bir dilin
kullanılmasıdır. Bunun, akıllı bir okuyucuya
insan gözüyle görülemeyeni tanımlamaya çalışmak
için insanbiçimci dil kullanıldığını bildirmesi
gerekir. İkincisi, mecaz kullanımıdır. Burada
başka ne görüyoruz? O'nun ayağının altında
"kaldırım gibi bir şey" gördüler.
Insanbiçimci dilde olduğu gibi, mecaz kullanıldığında
da yorum, bunlar göz önünde bulundurularak
yapılmalıdır. Üçüncü olarak, 10'cu ayet,
gözlerini ancak Tanrı'nın ayaklarını görebilecek
kadar yükseğe kaldırabildiklerini apaçık
bildirmektedir. Eğer Sayın Yüksel'in söylediği
gibi Tanrı'yı gerçek bir şekilde görselerdi
neden burada Tanrı'nın Kendisinin bir tarifini
bulmuyoruz? Ama tabii ki bulmuyoruz. Tanrı'nın
bir görünüşünü gördüler. Ama Tanrı'nın sadece
bir görünüşünü gördükleri halde Tanrı'nın
kendilerini öldürmediğinin hâlâ farkındaydılar
(ayet 11). Böylece Tanrı'nın bir görünüşünü
görme anlamında Tanrı'yı gördüler- ve yaşadılar.
c)
Çıkış 33:11 Bu ayet bize Tanrı'nın Musa'yla
yüz yüze konuştuğunu yazıyor. Bir insan
nasıl olup da Tanrı'yla bu şekilde konuşup
yaşayabilir? Yine burada, insanbiçimci dil
kullanıldığına dikkat etmeliyiz: "bir
insanın arkadaşıyla konuştuğu gibi."
Bu ayet, Tanrı'nın Musa'nın Kendisiyle ayrıcalıklı
ve yakın bir ilişki içinde olmasına izin
verdiğini tanımlamaktadır. Ama Musa gerçekten
Tanrı'nın yüzünü görüp yaşamış mıdır? Eğer
Musa Tanrı'yı gerçekten yüz yüze gördüyse
o zaman neden aynı bölümde Tanrı'nın yüceliğini
görmeyi istemiştir? (ayet 18). Eğer Musa
gerçekten Tanrı'nın yüzünü gördüyse neden
aynı bölümde Tanrı, "Yüzümü göremezsin,
çünkü insan beni görüp de yaşayamaz"
demiştir (ayet 20)? Eğer Sayın Yüksel bu
mecaz dilini harfi harfine yorumlamakta
ısrar ederse o zaman Musa'yı aynı bölümde
büyük bir çelişki yapmakla suçlamaktadır.
Bu Musa hakkında yapılan çok ciddi bir suçlamadır.
Diğer
yandan da Sayın Yüksel kendi Kitabı tarafından
yargılanmaktadır:
"Sana
Kitâb'ı indiren O'dur. Onda Kitâb'ın temeli
olan kesin anlamlı âyetler vardır, diğerleri
de çeşitli anlamlıdırlar. Kalblerinde eğrilik
olanlar, fitne çıkarmak, kendilerine göre
yorumlamak için onların çeşitli anlamlı
olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu
ancak Allah bilir... Bunu ancak akıl sâhipleri
düşünebilirler. " (Kuran, Âl-i
İmran/3:7)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder