23 Nisan 2016 Cumartesi

24. "Allah'ı, kimse gördü mü?"

24. "Allah'ı, kimse gördü mü?"

Ve Musa ile Harun, Nadab ve Abihu, ve İsrailin ihtiyarlarından yetmiş kişi çıktılar; ve İsrailin Allahını gördüler; ve onun ayakları altında, gök yakuttan tuğla döşeme gibi, aydınlıkça asıl göke benzer bir şey vardı. Ve İsrail oğullarının asilzadelerine dokunmadı; ve Allahı göıdüler, ve yiyip içtiler.(Çıkış 24:9-11)
Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir. O'nu, Baba'nın bağrında bulunan ve kendisi Tanrı olan biricik Oğul tanıttı. (Yuhanna 1:18)

Çıkış'taki ayetler, bize Harun, Nadab, Abihu ve İsrail'in ihtiyarlarından yetmiş kişinin Tanrı'yı gördüğünü söyler. Ancak Yuhanna 1:18'de hiç kimsenin hiçbir zaman Tanrı'yı görmediği yazılıdır.
Tanrı'yı göremeyeceğimizi söyleyen bir sürü ayet vardır (Çıkış 33:20; Yuhanna 1:18). Neden mi? İki nedenden ötürü. Birincisi, Tanrı ruhtur (Yuhanna 4:24). Tanrı'nın özünü göremeyiz çünkü O ruhtur. İkincisi, bir insan Tanrı'nın çıplak görkemine bakıp yaşayamaz. Çok yüce ve (huşu vericidir) korkunçtur. Çok kutsal ve güçlüdür. Saul'un Şam yolunda yolculuk ederken Tanrı'nın yüceliğinin sadece bir kısmını görmesinden sonra, üç gün kör olması bundandır (Elçilerin İşleri 9:3-9). Eski Antlaşma'da Tanrı'nın bir bulut, ateş ya da melekler tarafından simgelenmesinin nedeni buydu. Peki öyleyse, insanların Tanrı'yı gördüklerini söyleyen ayetlere ne demeli?

a) Tekvin 32:30 Burada Yakup bir melekle güreşmiştir (bakınız Hoşeya 12:4). Ama bu sıradan bir melek değildi. Bir insanın Tanrı'yla fiziksel olarak güreşemeyeceğini biliyoruz. Ama burada Tanrı, bir meleğin Kendisini simgeleyen şekliyle Yakup'la güreşmiştir. Bu, Yakup'un yaşamında ruhsal bir dönüm noktası olmuştur. Bu yüzden Yakup, Tanrı'yı gerçekten yüz yüze görüp yaşadığını söyleyebilmiştir. Tanrı'yı gerçekten gören birinin öleceğini biliyordu. Ancak Yakup, Tanrı'nın temsilcisiyle güreşmiştir, ve bu anlamda bütün hayret ve huşu vericiliyle gerçekten de Tanrı'yı, bir insanın Tanrı'yı görüp de hâlâ yaşayabilmesinin olası olduğu tek yolla görmüştür.

b) Çıkış 24:9-11 Musa, Harun, Nadab, Abihu ve İsrail'in ihtiyarlarından yetmiş kişi, Tanrı'nın antlaşmayı yürürlüğe koyması için kutsal dağa çıktılar. Burada, Tanrı'yı gördüklerini ve yiyip içtiklerini okuyoruz. Bu ayetlerde dikkat edilmesi gereken bazı önemli şeyler vardır. Bunlardan birincisi, "ayağının altında" gibi insanbiçimci bir dilin kullanılmasıdır. Bunun, akıllı bir okuyucuya insan gözüyle görülemeyeni tanımlamaya çalışmak için insanbiçimci dil kullanıldığını bildirmesi gerekir. İkincisi, mecaz kullanımıdır. Burada başka ne görüyoruz? O'nun ayağının altında "kaldırım gibi bir şey" gördüler. Insanbiçimci dilde olduğu gibi, mecaz kullanıldığında da yorum, bunlar göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Üçüncü olarak, 10'cu ayet, gözlerini ancak Tanrı'nın ayaklarını görebilecek kadar yükseğe kaldırabildiklerini apaçık bildirmektedir. Eğer Sayın Yüksel'in söylediği gibi Tanrı'yı gerçek bir şekilde görselerdi neden burada Tanrı'nın Kendisinin bir tarifini bulmuyoruz? Ama tabii ki bulmuyoruz. Tanrı'nın bir görünüşünü gördüler. Ama Tanrı'nın sadece bir görünüşünü gördükleri halde Tanrı'nın kendilerini öldürmediğinin hâlâ farkındaydılar (ayet 11). Böylece Tanrı'nın bir görünüşünü görme anlamında Tanrı'yı gördüler- ve yaşadılar.

c) Çıkış 33:11 Bu ayet bize Tanrı'nın Musa'yla yüz yüze konuştuğunu yazıyor. Bir insan nasıl olup da Tanrı'yla bu şekilde konuşup yaşayabilir? Yine burada, insanbiçimci dil kullanıldığına dikkat etmeliyiz: "bir insanın arkadaşıyla konuştuğu gibi." Bu ayet, Tanrı'nın Musa'nın Kendisiyle ayrıcalıklı ve yakın bir ilişki içinde olmasına izin verdiğini tanımlamaktadır. Ama Musa gerçekten Tanrı'nın yüzünü görüp yaşamış mıdır? Eğer Musa Tanrı'yı gerçekten yüz yüze gördüyse o zaman neden aynı bölümde Tanrı'nın yüceliğini görmeyi istemiştir? (ayet 18). Eğer Musa gerçekten Tanrı'nın yüzünü gördüyse neden aynı bölümde Tanrı, "Yüzümü göremezsin, çünkü insan beni görüp de yaşayamaz" demiştir (ayet 20)? Eğer Sayın Yüksel bu mecaz dilini harfi harfine yorumlamakta ısrar ederse o zaman Musa'yı aynı bölümde büyük bir çelişki yapmakla suçlamaktadır. Bu Musa hakkında yapılan çok ciddi bir suçlamadır. 

Diğer yandan da Sayın Yüksel kendi Kitabı tarafından yargılanmaktadır:
"Sana Kitâb'ı indiren O'dur. Onda Kitâb'ın temeli olan kesin anlamlı âyetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar. Kalblerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir... Bunu ancak akıl sâhipleri düşünebilirler. " (Kuran, Âl-i İmran/3:7)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder